BAŞIMIN TACI DOSTLARIM BUYRUN GELİN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BAŞIMIN TACI DOSTLARIM BUYRUN GELİN

DOSTUMUN DOSTU ALLAH OLSUN
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ALLAHA YAKINLAŞMAK

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mutlu
Yöneticiler
Yöneticiler
mutlu


Mesaj Sayısı : 176
Kayıt tarihi : 18/12/08
Nerden : trabzon

ALLAHA YAKINLAŞMAK Empty
MesajKonu: ALLAHA YAKINLAŞMAK   ALLAHA YAKINLAŞMAK I_icon_minitimeCuma Ara. 19, 2008 1:51 am

Rabbimiz insanın yaratılış gayesini kendini yaratana kulluk olarak tayin etmiştir. Enfüsi dairede en mühim mesele tayin edilen bu hali muhafaza etmektir. Dolayısıyla insan ilgi ve alaka kurduğu şeylerde, “Bu şey beni Allah’a kulluğa yakınlaştırıyor mu, yoksa uzaklaştırıyor mu?” sorusunun cevabını aramalıdır. Esas mevzudan hiçbir zaman uzaklaşmamanın gayreti içerisinde olmalıdır.

İnsan, Cenâb-ı Hakk’ın en nazik ve nazenin bir kudret mûcizesidir ki; insanı, bütün isimlerinin cilvesini gösterecek ve kâinata bir küçük örnek olacak surette yaratmıştır. İnsan, kendi dar dairesiyle alakası olmakla birlikte, yaratılışının gereği olarak, âfâkla yani bütün kâinatla da alakadardır. Yani insanın alakalarını temelde iki şekilde değerlendirebiliriz.



Birisi, enfüsî denilen kendi dar dairesidir. Diğeri, âfâkî denilen dış dünyadır. Evet, insanın alaka ve sorumlulukları kendisinden başlar ve bu dalga dalga her tarafa yayılır. Burada ehemmiyetli olan bir husus var ki; o da şudur: İnsanın ilgi ve alaka duyduğu alan ne kadar genişlerse, oradaki sorumluluğu o derece azalır. Fakat kendi dairesi dar olmakla birlikte, o dairedeki sorumlulukları en üst seviyededir. Bundan dolayıdır ki, -hangi türden olursa olsun- problemlerin de, çözümlerin de kaynağı, insanın bizzat kendisi ve kendi dairesindeki sorumluluklarıdır.



Bu mevzu Risâle-i Nur’da şu şekilde izah edilmiştir: “Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil (iç içe geçmiş) daireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve cesed ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve Küre-i Arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir.



Fakat en küçük dairede, en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat, arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyas ile -küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasib (ters orantı)- vazifeler bulunabilir.



Fakat büyük dairenin cazibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, malayani ve âfâkî işlerle meşgul eder.

Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymetdar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harb boğuşmalarını merak ile takib eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.” (1)

Rabbimiz insanın yaratılış gayesini kendini yaratana kulluk olarak tayin etmiştir. (2)



Enfüsi dairede en mühim mesele tayin edilen bu hali muhafaza etmektir. Dolayısıyla insan ilgi ve alaka kurduğu şeylerde, “Bu şey beni Allah’a kulluğa yakınlaştırıyor mu, yoksa uzaklaştırıyor mu?” sorusunun cevabını aramalıdır. Esas mevzudan hiçbir zaman uzaklaşmamanın gayreti içerisinde olmalıdır. İnsan dünyaya sınırlı bir zaman diliminde gönderilmiştir ki, buna ömür denilir. Ömür sermayesi belirli zaman aralıklarına ayrılmıştır. İnsan, bu sınırlı ve geçici olan zamanını yani ömür sermayesini çok akıllı kullanmak ve asli olan vazifelerini aksatmamak mecburiyetindedir. Hem de hayatında kapılarını her şeye açıp kendisini lüzumsuz, malayani şeylerle meşgul etmek, son derece zararlıdır. Dünyanın imtihan meydanı olduğunu hatırdan çıkarmadan, zamanını mükellef olduğu işlerle geçirmeli; meyve kabilinden olan veya olacak meselelerle çok vakit kaybetmemelidir.

Geniş dairelerin işleri cazip gelebilir, fakat aldatır. “Gaflet verecek ve dünyaya boğduracak ve hakikî vazife-i insaniyeti ve âhireti unutturacak olan en geniş daire ise, siyaset dairesidir. Hususen böyle umumî ve mücadele suretindeki hâdiseler, kalbi de boğuyor.


Güneş gibi bir iman lâzım ki; her şeyde, her vaziyette, her bir harekette kader-i İlahî ve kudret-i Rabbaniyenin izini, eserini görsün, tâ o zulm-ü zulmette kalb boğulmasın, iman sönmesin; akıl, tabiat ve tesadüfe saplanmasın.” (3)


kaynakBedîüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa Mecmuası, Osmanlıca Nüsha, sh. 11Zâriyat Sûresi 56Emirdağ Lâhikası-I, sh. 36
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ALLAHA YAKINLAŞMAK
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Allaha vatana ülküsü türk gençligi olana yemin olsun

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BAŞIMIN TACI DOSTLARIM BUYRUN GELİN :: GENEL DURUM :: dini içerik-
Buraya geçin: